Albert Einstein’ı herkes dağınık saçlı dahi olarak biliyor. Saçma olarak nitelendirilen fikirlerden türetip ispat ettiği sarsıcı teorileri de bilmeyen yok. Peki ya çorap giymekten eğlenir gibi kaçtığını, sosyal toplantılardan red aldığını ve üçüncü sınıf denizci olduğunu da biliyor muydunuz? Einstein, 1919 yılındaki Güneş tutulmalarının gözlenmesiyle gazetelerin birinci sayfa haberi olmamış olsaydı, belki de tanınmayacaktı. Einstein tam anlamıyla bir devrim yaptığı bilimsel alanların ötesine geçmiştir. Ölümünün ardından yaklaşık 30 sene sonra yayımlanan notları ve kişisel yazıları ile kendisi hakkında artık çok şey biliyoruz. Fizik kurallarını alt üst eden bilim insanı Albert Einstein hakkında bir yazı hazırladık. Keyifli okumalar!
1. Albert Einstein Biraz Geç Konuştu
Einstein 7 yaşına kadar tutuk şekilde konuştu. Otizm spektrumunda çocukluk sırasında dil ve davranış gelişimini etkileyen Asperger Sendromu olduğu ile ilişkilendirildi. Bu gerçeklik genellikle fiziğe yatkın zekasıyla ve müzik alanındaki yeteneğiyle, belirli rutinlerde diretmesiyle ilişkilendirilir. Isaac Newton ve Marie Curie gibi bilim insanlarının; Wassily Kandinsky ve J.M.W. Turner gibi sanatçıların da özelliklerini taşıyor olduğu hakkında ölümünden sonra birçok tespit yapılmış. Geç konuşan üstün zekalılar için “Einstein Sendromu” tanımı ortaya çıkarılmıştır. Çocuk gelişim uzmanları için bu durum “asenkron gelişim” olarak biliniyor ve bu gelişim modelinde belli bölgelerin normalden çok daha hızlı, diğer bölgelerin ise çok yavaş gelişmesi gözlemlenmektedir.
2. Okulda Başarısız Değildi
Ünlülerin hayatıyla ilgili ironik gerçekler okumayı seviyoruz. Konu Einstein olduğunda akla matematikten kaldığı ve üniversite giriş sınavlarında başarısız olduğu ağızdan ağza dolaşır. Aslında Einstein matematik ve fizikte başarısız değildi, aksine derslerinden geçti. Üniversite giriş sınavlarının ilkinden kalan Einstein’ın sebepleri var. 15 yaşında henüz lise diplomasını almamışken İsviçre Federal Teknoloji Enstitüsü’ne başvuruda bulundu ancak okuduğu lisede bu okuldaki giriş sınavlarına yeterlilik verecek kadar Fransızca, kimya ve biyoloji eğitimi vermiyordu. Matematik ve fizikten yüksek başarı gösterdiği için enstitü, Einstein’ı üniversite lise eğitimini tamamlamak koşuluyla kabul etti.
3. Akıbeti Bilinmeyen Bir Kızı Oldu
Zürih’teki üniversite yıllarında, üst dönemlerden bir fizik öğrencisine aşık oldu Einstein. Mileva Maric isimli bu kadın onun ilk eşi olacaktı. 19. yüzyıl standartları ele alındığı zaman, aralarındaki ilişki modern bir aşk ilişkisiydi. Einstein ona “Dollie” lakabını, Mileva ise ona “Johnnie” lakabını taktı. Mezuniyetten sonra Einstein, evlenemeyecek kadar fakirdi. O dönem üniversiteye kabul olan beş kadından biri olarak büyük bir sosyal baskıya maruz kalan Maric’in ailesi bu evliliği onaylamadı. Ta ki babası 1902’de vefat edene kadar… 1902’nin ocak ayında ikilinin “Lieserl” adında bir kızı dünyaya geldi. Mileva çocuğu ailesinin evinde doğurdu ve ikisi de hiç kimseye çocuktan bahsetmedi. Bu büyük sır için birçok teori de söz konusu. Çiftin bebeği aldırdığı veya küçük yaşlarda gripten öldüğü hakkında.
4. Aile Yaşamı Çalkantılıydı ve Çapkındı
Her ne kadar ortak yönleri olsa da Einstein ve Maric çifti için işler pek iyi gitmedi. Bizzat Einstein’ın kendi mektupları Mileva’yı reddeder şekilde açık kaçamaklar ve ilişkiler yaşayan bir çapkın olarak gösteriyordu. Kuzeni olan Elsa aynı zamanda metresiydi ve sonra ikinci eşi oldu; ki aslında Einstein, Elsa’nın kızıyla evlenmeyi düşünüyordu. Bu durum tüm aile bireylerinin kafasını karıştırmakla beraber herkesi rahatsız ediyordu. Einstein, Elsa’yı aldattı. Bu esnada boşanma masraflarını karşılayamayan Maric, Einstein’dan eli kulağında olan Nobel ödülünün parasını kendisine vermesini talep etti. 1919 yılında boşanan çiftin iki oğlu -biri şizofren olan- ve onların bakımları Mileva’ya kaldı.
5. Berbat Bir Sene Yaşadı
Fizik kurallarını alt üst eden bilim insanı Albert Einstein, 1905 yılında uzay, zaman, modern fizik, kütle ve enerji ile ilgili temelleri kökünden sarsacak nitelikte toplam dört çalışma yayımladı. Bunları yaparken henüz doktora çalışmasını sürdürüyordu aynı zamanda patent ofisinde üçüncü sınıf memur olarak çalışıyordu. Mezuniyet sonrası birçok akademik kadro için başvuruda bulundu ancak okullar onu ardı ardına reddetti. Redlerin asıl sebebi Profesör Heinrich Weber’den referans mektubu istemesiydi. Profesörün derslerini düzenli olarak eden Einstein’ın bir sebebi vardı: Annals of Physics dergisinde yayımlanacak olan dört büyük çalışma.
6. Rehin Alma Olayında Aracılık Yaptı
Savaş karşıtlığını ve pasifistliğini göstermeye çalışan Einstein, 1914 yılında üç Alman arkadaşın, yalnız olmalarına rağmen uluslararası militarizme ve Birinci Dünya Savaşı’na girilmesini protesto eden bir deklorasyon imzaladı. Birçok arkadaşı Einstein’a zekasını savaşta kullanması gerektiğini söylese de o bunu kabul etmedi. Savaş Almanya’yı bozguna uğratmış ve sosyal bakımdan çökmesine neden olmuştu. Berlin Üniversitesi’nden bir grup öğrenci, rektör ve profesörlerin çoğunu rehin aldı. Einstein ve Alman kuantum mekanikçi Max Born, kendi başlattıkları savaş pasifistliği sürecinin sonucu olan bu öğrenci hareketini durdurmaya çalıştı.
7. Nobel Ödülünü “Görelelik” ile Kazanmadı
1905’te ortaya çıkan ve devrim niteliği taşıyan özel görelilik teorisi yoktan var olmuş bir çalışma değildi. Henri Poincare ve Hendrik Lorentz gibi bilim insanlarının çalışmalarını derinlemesine inceledi Einstein ve James Clerk Maxwell’in ışık teorisi çalışması ile Newton fiziği arasındaki sürtünmeyi kaldırmayı başardı. 1916 yılında yayımlanan genel görelilik çalışması ile özel göreliliği resme bükülen uzaydaki ivme ve yer çekimi kavramlarını da dahil etti. Ne yazık ki temel varsayımlardan birisini kanıtlamak yıllarını aldı. 1919 yılında bilimciler Güneş tutulmasını gözlemleyerek kabul ettikleri “ışığın kırılması fenomeni” bir gecede Albert Einstein’ı şöhrete kavuşturdu. Nobel ödülü için 3 sene beklemek zorunda kaldı ve “Fotoelektrik Etki Kanununun Keşfi” ile ödüle sahip oldu.
8. Buzdolabı İcat Etti
1920 yılında boyalardaki arsenikten tutun da borularda dolaşan gazlara kadar ölümcül kimyasallar listesi yayımlandı. Bu gelişmeler ile birlikte elektrikli buzdolaplarına doğru bir geçiş yaşandı. Metil klorid, amonyak ve sülfür dioksit gibi koolant kimyasalların açığa çıkıp insanları zehirlemesi Einstein ve Macar fizikçi Leo Szilard’ı harekete geçirdi. Yalnızca bütan, su ve amonyak gerektiren soğutucuları dizayn ettiler. 1930 yılında patentlenen cihaz, düşük sıcaklıklardaki kaynayan sıvılara dayanıklı olarak üretildi. Einstein ve Szilard’ın soğutucu daha verimli rakiplere yenildi.
9. İsrail Başbakanlığı Teklif Edildi
Bilimsel başarıları kadar politik görüşleri de Einsten’ı tanıtan şeylerden biriydi ama en az o düşünceler kadar kompleksti. Konu Nazi karşıtlığı olunca, Nazilerin nükleer bomba üretme çalışmalarına karşı Başkan Roosevelt’e aynı alanda çalışmalarını tavsiye eden bir tavsiye mektubu mektup yazdı. Savaş sonrası nükleer sistemlerin gelişimine ve hidrojen bombasına karşı çıktı. İsrail Başbakanı David-Ben-Gurion, Einstein’a yeni kurulacak olan İsrail Devleti Başbakanlığı için güzel bir teklifte bulundu. Einstein bu teklifi nazikçe reddetti ve nesnel olgularla ilgilenmiş olduğu ve yaşlandığı için politika yapamayacağını dile getirdi.
10. Beyni ve Gözleri Çalındı
Einstein öldükten sonra yakılmak istedi, böylece mezarı ve ölüsü üzerinden para kazanmak isteyecek olan fırsatçılara engel olacağını düşündü. Einstein öldükten sonra Dr. Thomas Harvey Princeton, 18 Nisan 1955’te morga girdi ve Einstein’ın bütün istekleri kenara atılmış oldu. Doktor hiçbir izin almadan bir süper zekanın beyni üzerinde çalışma fırsatı buldu. Sinir bilimci olan doktor, 1.2 kilogram ağırlığında beyin örneğini kaçırdı. Ölü fizikçinin gözlerini de çıkaran Thomas Harvey, bunları Einstein’ın göz doktoru olan Henry Adams’a verdi. Devam eden 43 yıl boyunca Dr. Harvey Einstein’ın beyin dilimlerini değişik yerlerde, farklı zamanlarda ve farklı şekillerde inceledi. Beynin çok zeki olmasının sebebini bir türlü keşfedemedi. Ardından Dr. Harvey, dahinin beynini Princeton’a geri bıraktı.