UNESCO Dünya Miras Listesi’ndeki Pamukkale Hierapolis Antik Kenti, Arkeoloji literatüründe “Holy City” yani Kutsal Kent olarak geçer. Bu birçok dinsel yapıya ve tapınağa sahip olmasından kaynaklanmaktadır. Bu kutsal kentte yapılan kazılar sonucu bulunan ve antik kaynaklara göre “ölüler ülkesine geçiş kapısı” olarak adlandırılan Cehennem Kapısı’nın yer altına açılan bölgesinde birçok kuşun ve küçük canlının öldüğü görülmüş ve ölümlerinin gizemi ile ilgili büyük merak uyandırmıştır. Bu içeriğimizde kısaca bahsedilen bu gizemli olayı en başından ele alıp, çözümüne kadar ki süreci sizler için derledik. Keyifli okumalar!
1. Hierapolis Antik Kenti’nin Tarihi
Hierapolis, Helenistik dönemin Bergama Krallarından II. Eumenes tarafından MÖ 2. yüzyıl başlarında kurulduğu ve adını Bergama kurucusu Telephos’un karısı Hiera’dan aldığı bilinmektedir. Deprem kuşağı üzerinde bulunan kent, Roma İmparatoru Neron dönemindeki (MS 60. yüzyıl) depremden büyük zararlar görmüş ve kent yeniden düzenlenmiştir. Sürekli yaşanan depremler sonucunda Hierapolis, tüm Helenistik özelliğini kaybetmiş ve bir Roma kenti görünümünü almıştır. MS 395 yılında ise Bizans yönetimine geçen Hierapolis, Piskoposluk merkezi olmuş ve 12. yüzyılda Anadolu Selçukluları’nın sınırları içinde kalmıştır.
2. Hierapolis Antik Kenti’nin Dini Açıdan Önemi
Hierapolis, Pagan ve Hristiyanlık döneminde kutsal bir hac rotası sayılmıştır. Bunun nedeni Hz. İsa’nın 12 havarisinden biri olan Aziz Philippus Hristiyanlığı yaymak amacıyla Hierapolis’e gelmiş ve burada halkı bölüp, tehdit oluşturacağı düşüncesiyle çarmıha gerilerek idam edilmiştir. 5. yüzyılda Hristiyanlık resmi din olarak kabul edilince Aziz Philippus’un adına öldürüldüğü yerde bir kilise ve anıt mezar yapılmıştır. Dini ve ruhi tedavi merkezi olarak da kullanılan yapı sekizgen planlıdır. Ortasında bulunan mermer kaplı alanda Aziz Philippus’un mezarı vardır. Günümüzde hala birçok kilise Aziz Philippus bayramını kutlayarak ayin düzenlemektedir.
3. Hierapolis’in Jeolojik Yapısının Sonuçları
Akdeniz’in çeşitli yerlerinde mevcut olan mağaralar ve doğal oyuklar, buralarda meydana gelen depremler ya da volkan faaliyetleri, yer altının derinliklerinde ve Cehennem Krallığı’nda yaşayan yer altı tanrılarıyla bağlantılı kült uygulamalarının ortaya çıkmasını sağlamıştır. Yeomans, Plütonyum’un konumunun seçiminin, burada bulunan sismik gaz delikleriyle doğrudan ilgili olduğunu söylüyor. O dönemin inançlarında yer altındaki dünya ve onunla ilişkili tanrılar ve mitlerin önemli bir yeri olduğu göz önüne alındığında, ayaklarının altında olduğuna inandıkları dünyaya en yaklaştıklarını düşündükleri noktalarda tapınaklar inşa etmiş olabilirler.
4. Cehennem Kapısı Efsaneleri
Plütonyum’un yanına Apollon Tapınağı inşa edildi. İnsanlar buranın, tanrı Plouton ve eşi Persophone’nin hüküm sürdüğü, ölüler ülkesine geçiş kapısı olduğuna inanıyorlardı. Kehanet merkezi olarak tanımlanmasının sebebi orta kısımda yer alan ve yer altından çıkan gazdır. Bu gazın yer altında bulunan üç başlı cehennem köpeği Kerberos’un zehirli nefesi olduğuna inanmışlar. Kerberos ise tanrı olarak kabul ettiği Hades’e masumları kurban veriyordu. Halk efsanesine göre Apollon burada Anadolu ana tanrıçası Kybele ile tanışmıştır. Ana Tanrıça Kybele’nin rahibi, Ploutonium’a iner ama buradan çıkan zehirli gazdan etkilenmemiştir.
5. Bölgede Yapılan Dini Törenler
“Cehennem Kapısı” olarak adlandırılan Plütonyum’un girişinin önünde kapalı bir alan vardı ve burası boğucu gaz tabakasıyla kaplıydı. Bu gaz tabakası kutsalın varlığıyla birleştiriliyordu. Rahipler bu buharları “mucizeler” sahnelemek için kullanmışlar. Boğalar tapınağın içine götürülmüş ve bir ilahi müdahale olmuş gibi hayvan orada ölmüş, rahipler de canlı olarak dışarı çıkmış. İnsanlar bu olaylarla mucizenin gerçekleştiğine ve bu nedenle rahiplerin üstün güçleri olduğuna inanmışlardı. İnsanlar da gizemi anlaşılamayan bu kutsal alana gelmişler, Cehennem Kapısı’nın yer altına açılan girişine sunaklar yapıp, kurban adamışlar ve hayvanları kurban etmişlerdir. Götürdükleri kandillerin ateşini gazlar söndürmüş ve bunu Tanrı’nın kabul ettiğine inanıp, kandilleri alanda bırakmışlardır.
6. Plütonyum Kutsal Alanı
Hierapolis Antik Kenti içerisinde gerçekleştirilen arkeolojik kazılarda Plütonyum Kutsal Alanı (Cehennem Kapısı) ve antik dünyada “ölüler ülkesine geçiş kapısı” olarak kabul edilen mağaranın girişi bulunmuştur. Yarım daire şeklinde bir mermer tonozla çerçevelenen giriş, zehirli gazların çıktığı bir yer altı mağarasına açılıyor. Mağaranın kemerinin üzerinde bulunan alanda “Kemeri Plouton ve Kore’ye ithaf etti” şeklinde ünlü kehanet yazıtı bulunmuştur. Mağara üzerinde izleyiciyi ağırlayan oturma alanı bulunmaktadır. İnananlar, bu oturma alanı ile altındaki seviye farkından dolayı sadece Kybele rahiplerinin törenlerini ve boğaların kurban edilişini izleyebilmektedirler.
7. Arkeolojik Kazılar
Plütonyum da gerçekleştirilen kazılarda Pamukkale’deki traverten havuzlarının oluşmasını sağlayan termal suların orijinal kaynağı tespit edilmiştir. Kazılar sonucunda Hierapolis’te Demir Çağı’na ait yerleşim yapıları bulunmuştur. Bu şehir yokken Frigyalıların mağaraya geldiğini ve kentin MÖ 6. yüzyılda kutsal alan olarak ziyaret edildiğini ortaya çıkarmıştır. Bulunan eşyalardan kemik taraklar, cam boncuklar, kemik ve camdan yapılmış tokalar mağaranın kadın inananlar tarafından ziyaret edildiğini ve kadın tanrıya tapıldığını kanıtlamaktadır. Kazıda elde edilen en dikkat çeken eser ise mağaranın girişini koruyan mermerden yapılmış iki heykeldir; bunlardan biri yılan, ikincisi ise Kerberos heykelidir.
8. Hades Heykeli Kerberos ve Yılan Heykeli
Hades’in Cehennem Köpeği, mitolojiye göre Cehennem Kapısı’nın bekçi köpeğidir. Görevi, herhangi bir canlının ölüler ülkesine girmesini engellemek ve ölülerin kaçmasını engellemekti. Yaşayan hiçbir canlı öldürülmeden buraya yaklaşamamaktaydı. Sadece kahraman Herakles onu yakalamayı başarmıştır. Kerberos, devasa ve üç başlıdır ve bekçi köpeğinin heykelini düzenleyen heykeltıraş, eserini, çoban köpeği olan kangalın görünüşüne benzetmiştir. Arka ayakları üzerinde duran hayvan, Hindistan tanrısı, üç başlı Arslan’ı anımsatmaktadır. Diğer mitolojik varlık olan yılan ise yer altında yaşayan her şeyi temsil eder; kıvrılmıştır ve başı yaklaşan kişiye dönüktür.
9. Plütonyum’un Çözülen Gizemi
Arkeologların yer altına açılan mağaranın etrafında küçük hayvanların ve kuşların öldüğünü görmesi, bu gizemi çözmek için yapılan kazılar sonucunda Cehennem Kapısı’nın aslında karbondioksit gazı salgıladığını göstermiştir. Bölgenin fay hattında yer alması, yer kabuğunda kırılmalara sebep olmuştur. Bu kırıklardan yoğunlaşma sonucu karbondioksit gibi zehirli gazlar dışarıya çıkmaktadır. Sıcak suyla birlikte çıkan karbondioksit gazı, özellikle soğuk havalarda mağara tabanında birikmektedir. Bunların sonucunda burunları yere daha yakın olan hayvanların bu zehirli bulutta çabucak boğuldukları ve din adamlarının ise daha düşük karbondioksit soluması nedeniyle hayatta kaldıkları keşfedilmiştir.
10. Plütonyum Kutsal Alanı’ndaki Mekansal Düzenleme
Plütonyum’daki kutsal alan, restorasyon çalışmaları sırasında antik çağda dini törenlerin yapıldığı şekilde düzenlendi. Ayinlerin izlendiği oturma basamakları restore edildi. Hades ile Cehennem Kapısı’nın bekçi köpeği olan Kerberos’un kazılarda elde edilen heykel parçalarına dikkat edilerek üç boyutlu modellemesi yapıldı. Yeniden gizemi çözülen heykeller ise, Antik Çağ’daki adıyla yer altına açılan kapının girişine yerleştirildi. Plütonyum Kutsal Alanı’nı çevreleyen bazı portik sütunlar ayağa kaldırıldı. Cehennem Kapısı’nın çevresindeki diğer yapılar gözden geçirildi. Ziyaretçilerin yüksek karbondioksite maruz kalmadan tarihi yapıyı görmeleri için bir yürüyüş yolu yapıldı.