Çizgi roman dünyası, sevenleri için bambaşka bir dünya yaratmıştır. Birbirinden ilginç olay örgüleri, çeşitli yeteneklere sahip süper kahramanlar ve iyi ile kötünün savaşı, okurların kaçabileceği farklı bir evren oluşturmuştur. Marvel ve DC eserlerinin popülerliğinin hakim olduğu sektörde, çalışmalarıyla sevilen isimler de yer almıştır. Eğer çizgi romanlara ilgi duyuyorsanız Alan Moore ismini duymuş olabilirsiniz. Kendisi, birkaçı filmlere uyarlanmış, en ünlü çizgi romanlardan bazılarının yaratıcısıdır. Anarşist ve bir büyücü olduğunu söyleyen ünlü isim oldukça enteresan bir kişiliktir. Çizgi roman dünyasının postmodernist yazarı Alan Moore’a dair bilinmeyenler için içeriği inceleyebilirsiniz. Keyifli okumalar!
1. Çocukluk Yılları
Moore, Birleşik Krallık’ın en büyük kasabalarından biri olan Northampton’da doğmuştur ve hayatını orada sürdürmektedir. 18 Kasım 1953’te dünyaya gelen yazar, şehirden çok fazla ayrılmamaktadır. Anlaşılacağı üzere memleketine düşkün bir kişiliktir. Babası bir bira fabrikası işçisi, annesi ise ressam olan Moore, kentin yoksul kesiminde yaşamıştır. Ailesiyle beraber anneannesinin evinde yaşadıkları için onun dindar kişiliği kendisini çok etkilemiştir. Okumaya olan ilgisi ise 5 yaşındayken başlamıştır. Topper, The Flash ve Fantastic Four çizgi romanları, hayran olduğu ilk işlerdendir. Kendisinin o yaşlarda okumaya doymayan bir çocuk olduğu söylenmektedir.
2. Ortaokul Yılları ve LSD
Okumaya aşık bir çocuk olarak gösterilmesine rağmen Alan’ın okulla arasının iyi olmadığı söylenmektedir. Bunun sebeplerinden biri olarak gittiği ortaokul, Northampton Grammar School gösterilmektedir. Burada daha iyi şartlarda büyümüş, orta-sınıf ailelerin çocukları çoğunlukta olmaktadır. Farklı bir ortama giren Moore’un en iyi öğrenciyken birden sınıfın en kötü öğrencisi haline gelmesinin onun okulla arasını bozduğu düşünülmektedir. Akademik hayatla bağı zayıflayan yazarın okuldaki tek sorununun bu olmadığı bilinmektedir. Kendisi insanların bilincinde değişime yol açan bir madde olan LSD’yi okulda sattığı için atılmıştır.
3. Kariyerinin İlk Yılları
Postmodernist çizgi roman dünyasının en beğenilen yazarı Alan Moore’a dair bilinmeyenler arasında kariyeri öncesi yaşamı da yer almaktadır. 1971 yılında Phyllis isimli bir kadınla evlenen yazar, bir süre masa başı işte çalışan normal biri olarak yaşamıştır. İlk çalışmalarını da yine yetmişli yılların başında, bağımsız dergilerde gerçekleştirmiştir. NME ve Sounds gibi müzik dergilerinde kendine yer bulmuştur. Bu işlerinde Translucia Baboon, Jill De Ray ve Curt Vile gibi takma isimler kullanmıştır. Doctor Who Weekly’de ve bilim kurgu antolojisi 2000 AD’de yer alan hikayeleriyle ana akımda yer edinmiştir. Warrior dergisinde yarattığı serilerleyse iyice tanınan bir isim olmuştur.
4. V for Vendetta
Dez Skinn’in kurduğu Warrior, o zamanlarda daha yeni olan bir aylık çizgi roman dergisiydi ve Moore’un ilk büyük işlerini yayınladığı yer olmuştur. Moore’un burada çalışmasını etkileyen bir vaat olmuştur. Warrior, yazarlarına artistik çalışmaları üzerinde daha önceki şirketlerden daha fazla özgürlük vermeyi teklif etmiştir. Bu koşullar sayesinde Moore, asıl potansiyeline ulaşmaya başlamıştır. Bu dergideki dikkat çeken çalışması ise V for Vendetta olmuştur. 1997’de, faşist bir hükümetle kontrol edilen Britanya’da geçen bir distopik gerilim romanıdır. Guy Fawkes kostümündeki bir anarşist, bu hükümeti devirmek için teröre dayanır. Dönemin muhafazakar Thatcher hükümetinden esinlenen Moore, en iyi işlerinden birini çıkartmıştır.
5. Swamp Thing
Alan Moore’un yükselen kariyeri sektördeki isimlerin dikkatini çekmesini sağlamıştır. DC Comics editörü Len Wein, kendisini “The Saga of the Swamp Thing” serisini yazması için işe almıştır. O sıralarda belli başlı formüllerle yazılan ve az satan bir canavar romanıyken Moore ve çalıştığı sanatçılar karakteri baştan yaratmıştır. Çevre ve sosyal yaşam ile ilgili sorunların tartışıldığı, korku ve fantezi içerikli, hikayenin geçtiği Lousiana kültürünün kullanıldığı deneysel hikayeler hazırlamışlardır. Sundukları çalışma hem eleştirel hem de ticari anlamda büyük bir başarı kazanmıştır. Moore 3 yıl boyunca Swamp Thing üzerinde çalışmıştır ve bu süreçte imza çalışmalarından birini yaratmıştır.
6. Constantine
Yazar Swamp Thing üzerinde çalıştığı dönemde the Spectre, the Demon, the Phantom Stranger ve Deadman gibi karakterleri tekrar evrene katmıştır. Hatta yeni bir karakter yaratmıştır: John Constantine. Moore’un sihirli karakterler yaratmayı sevdiği bilinen bir gerçektir. DC’nin yeni kahramanı John da İngiliz asıllı bir sihirbazdır. Görünümü ise ünlü şarkıcı Sting’den esinlenerek hazırlanmıştır. Hatta karakterin yaratılma amacı Sting’e benzeyen bir karakter yaratma isteği olmuştur. İşçi sınıfından biri olarak tanıtılan Constantine diğer sihirle ilgili kişilerden bu yönüyle farklılaşmıştır. Daha sonra Vertigo’nun 300 sayıyla en uzun süren serisi Hellblazer’ın başkahramanı olmuştur.
7. Batman ve Superman Çizgi Romanları
DC şirketiyle çalışmalarına devam eden yazar, şirketin ve çizgi roman tarihinin en önemli ve en ünlü iki karakteri için de hikayeler üretmiştir. “For the Man Who Has Everything” ve “Whatever Happened to the Man of Tomorrow?” isimli eserleriyle Superman’in dünyasına katkılarını sunmuştur. Çalışmaları hayranlar tarafından sevilmiştir ve en iyi Superman hikayeleri arasında gösterilmiştir. Moore’un Batman’de yaptıkları ise daha bilinirdir. Kendisi “Batman: The Killing Joke” sayısını yazmıştır. Bu hikayenin Batman’i bir karakter olarak yeniden tanımladığı düşünülmüştür. Joker ile arasındaki simbiyotik ilişkinin vurgulandığı The Killing Joke, en başarılı ve en popüler Batman hikayelerinden biridir.
8. Watchmen Çizgi Romanı
Alan Moore’un çizgi roman dünyasını değiştiren ve pek çok kişi tarafından yayınlanan en iyi çizgi roman olarak gösterilen eseri Watchmen’dir. Bir grafik roman olan eser, 1986 ve 1987 senelerinde yayınlanmıştır. Eleştirel başarısının yanı sıra büyük bir ticari başarı da elde etmiştir. Watchmen, birçok okuru grafik romanlarla tanıştırmıştır. Yazarın daha önceki çalışmalarında yer alan distopik görüşlerini devam ettirdiği eserin olgun hikaye kurgusu, daha önceki öykülerde görülmemiş bir yapı göstermiştir. Süper kahramanların olduğu bir çevrede faydacılığı temele alan Watchmen’in karakterleri ahlaki açıdan karmaşıktır. Nükleer savaşın gölgesinde bir Soğuk Savaş gizemi yaratan roman, Hugo ödülü kazanabilen tek çizgi romandır.
9. Film Uyarlamaları
Çizgi romanların sinemaya uyarlanması artık alışıldık bir durumdur. Zengin bir hikaye içeriğine sahip olan bu eserlerin, beyazperde de yer alması gerektiğini düşünen isimler bunun için çalışmıştır. Moore’un birbirinden etkili hikayelerinin yolu da sinema salonlarından geçmiştir. En çok ses getiren iki uyarlama ise 2005 yılında yayınlanan V for Vendetta ve 2009’da yayınlanan Watchmen olmuştur. V for Vendetta olumlu eleştiriler alırken Watchmen için eleştiriler karmaşık olmuştur ancak her ikisinin de kült yapımlar haline geldiği söylenebilir. Moore için fark eden bir durum yok çünkü kendisi bu uyarlamaları izlemeyeceğini söylemiştir. Bunun da ötesinde filmlerle ilişkisi olmasını istemediğini belirterek adının filmlerde gözükmemesini istemiştir.
10. Siyasi Görüşü
Çizgi roman dünyasında postmodernist görüşün önde gelen yazarı Alan Moore’a dair o kadar da şaşırtıcı olmayacak bilinmeyenler arasında politik görüşü de yer alabilir. Kendisi bir anarşisttir. Elbette V for Vendetta’yı okuyanlar için bu bir sürpriz olmamıştır. Moore, kendi görüşünü şu şekilde açıklamıştır: “Geriye kalan bütün siyasi yapıların anarşinin basit halinin çeşitleri olduğuna inanıyorum. İnsanlara anarşiden bahsettiğinizde, en büyük grup kontrolü ele geçireceği için kötü bir fikir olduğunu söylerler. Ben de çağdaş toplumu bu şekilde görüyorum.” V for Vendetta’yı bu görüşle yazan Moore’u film uyarlamasında en rahatsız eden düzenlemelerden biri Amerikan liberalizmi ile Amerikan neo-muhafazakarlığının karşılaştırılması olmuştur.