Her bestenin bir yazılma hikâyesi vardır. Sözler doğarken hissedilen bir duygu seli sayesinde ortaya çıkar. Neşe, hüzün, acı, kayıp, heyecan bütün duylar ortaya çıkmasında bir sebeptir. Elbet eğlenceli melodilerin de ardına saklanmış olan hüzünlü bestelerin bir hikâyeleri vardır. Acıyla yazılmış ezgiler ya da bestelenmiş sözler, bir de hikâyesini öğrenmişsek insanı daha derinden etkiler. Şarkıların ortaya çıkış hikâyelerinden bazılarını sizler için listeledik. İyi okumalar!
1. Ada Sahillerinde Bekliyorum
Kader Suat Bey’i ve Şadiye Hanım’ı bir yaz adasında buluşturur. Zengin kız, fakir genç adam birbirlerine aşık olur. Şadiye Hanım’ın babası, Suat Bey’e vermek istemez. Mevsimlerden kış geldiğinde Şadiye Hanım ve ailesi Ada’dan giderler. Suat Bey ise Ada’da kalır ve sahilde hep âşık olduğu kadını Şadiye’nin geleceği günü bekler. Ayrı kaldıklarında hep mektuplaşmaya devam ederler. Fırtınalı bir akşam Suat özleminden dayanamaz kendini denizin sularına bırakır. Ertesi gün sabah saatlerinde, Suat’a Şadiye’den bir mektup gelir. Şadiye Hanım evlenmeleri için babasını ikna etmiştir. Suat Bey’e bunun haberini vermiştir.
2. Ben Gamlı Hazan
Eğlenceli bir melodilerin ardına saklanmış olan hüzünlü şarkıların ve bestelerin mutlaka bir hikâyeleri vardır. Eğlenceli ortamlarda söylense de bu hüzünlü bestelerin hikâyeleri arasında “Ben Gamlı Hazan” adlı bestede bulunmaktadır. Şarkının bestecisi olan Melahat Pars genç yaşlarda, söz yazarı Sıtkı Angınbaş’tan musiki dersleri almaktadır. Birlikte zaman geçirdikçe Melahat Hanım’ın gönlü hocası Sıtkı Bey’e doğru kayar. Bir müddet sonra Sıtkı Bey bu ilginin farkına varır. Ancak Melahat Hanım’la arasında yaş farkı vardır. Sıtkı Bey daha sonra bu aşkın ve ilginin imkânsızlığını Melahat Hanım’ın bestelediği bu dizelerle dile getirir.
3. Ağlar Gezerim Sahili
Şair Selim her sabah Samatya sahilinde yürüyüşe çıkar. Bu yürüyüşler sırasında her gün karşılamakta olduğu güzel bir kız dikkatini çeker. İlk zamanlarda tazeliğine hayran olmuştur. Daha sonraları bu güzel kız hayallerini süslemeye başlar. Günler sonra bu güzel kızı bir delikanlı ile görür. Şair delikanlıyı çok kıskanır. Kızın ve delikanlının yanından geçerken Rumca konuştuklarını duyar. Güzel kızın adının da Elen’i olduğunu öğrenir. Şair Selim her şeye rağmen her gün yine kızı görebilmek için sahil yürüyüşlerine devam eder. Ancak bir zaman sonra güzel kız Elen’i görünmez olur. Bir gün, bir hafta, bir ay artık hiç görünmez. Aynı şekilde her sabah kızı görebilmek için sahil yürüyüşlerine devam eder ama artık o kız yoktur.
4. Unutturamaz Hiçbir Şey Seni
Ekrem Güyer, küçük yaşlarda Ud ve Bağlama çalmasını öğrenir. Erkek kardeşi ile birlikte okuldaki etkinliklerde şarkı söyleyerek musikinin içine girmeye başlar. Sene 1943 Ankara Radyosu’nun açtığı stajyer sınavına girer ve sınavı kazanır. Aynı dönemde güzel ve kendi kadar sesi de güzel olan Müzehher Özerinç’te Ankara Radyosu’nda stajyer solistlik eğitimi alır. Ekrem ile Müzehher tanışırlar. İlk günler mesai arkadaşlığıyla başlayan ilişkileri, kısa zamanda aşka dönüşür ve evlenirler. Kendi dünyalarını kurduktan iki yıl sonra bir çocukları Metin Güyer dünyaya gelir. Ekrem Güyer, bir gün Ud’unun tellerine vururken eşi için bir beste hazırlar. “Unutturamaz seni hiçbir şey “ bestesini yaptıktan sonra Müzehher Güyer ile seslendirirler.
5. Unutmadım Ben Seni
Evli mutlu olan Müzehher Güyer ve Ekrem Güyer’in beraberliği çok uzun sürmez. Ekrem Güyer geçirdiği mide kanaması hastalığı sebebiyle hayatını kaybeder. Geriye Müzehher Güyer oğlu Metin Güyer ile beraber yalnız kalır. Birlikte ayaklarının üstünde durmaya çalışırlar. Müzehher Güyer sevgili eşini Ekrem Güyer’i asla unutamaz. Bir gün Müzehher Hanım çalıştığı radyo evinin koridorunda elinde bir kâğıtla bekler. Tam o sıra bestekâr Şekip Ayhan Özışık ile radyo evinde denk gelir ve konuşmaya başlarlar. Elindeki kâğıtta unutamadığı ölen eşi için yazdığı bu şarkı sözleri vardır. Bu kâğıdı Şekip Ayhan Özışık’a gösterir.
6. Nerden Sevdim Ben O Zalim Kadını
Selahattin Pınar ile tiyatro sanatçısı olan Affile Jale bir bahar akşamı İstanbul Kuşdili çayırında Hafız Burhan konserinde birbirlerine rastlarlar. Selahattin ve Affile’nin yaşı 25’tir. Birbirlerini çok severler, daha sonra evlenmeye karar verirler. Ancak Afife, önceden tedavi olmak için başladığı morfini alışkanlık haline getirmiştir. Bu kötü alışkanlığından kurtulması için çok mücadele etmişlerdir ancak sonuç olumsuz olur. Afife ayrılmak için ısrar eder ve ayrılma kararı alırlar. İkisi de çok kötü günler geçirir. Afife Jale 39 yaşında iken yoksul ve kimsesiz bir şekilde hayatına veda eder. Selahattin Pınar ise acılar içinde yaşamaya devam etmektedir.
7. Kimseyi Böyle Perişan Etme
Eğlenceli bu melodilerin ardına saklanmış olan hüzünlü bestelerin hikâyeleri arasında bu beste de vardır. 1970 yıllarında devrin herkes tarafından tanınmakta olan ruh doktoru Rahmi Duman’ın hikâyesidir. 15 yaşındaki oğlu, 12 Mart olayında gerçekleşen karışık günlerde yasa dışı bir örgüt tarafından fidye için kaçırılır. Kaçıranlar o dönemin parasıyla oldukça fazla bir miktarı olan 250 bin lira isterler. Rahmi Duman parayı zorluklarla toplar ve kaçıranlara parayı ödeyip, oğlunu kurtarır. Bestekâr Alâeddin Yavaşça’ya bestelemesi için oğlunun kaçırıldığı günlerde bir baba olarak yaşadığı korkuyu ve acıyı anlatıp ondan bestelemesini ister. Daha sonra bir babanın evlat sevgisini, hasretini ve acısını anlatan bu şarkı ortaya çıkar.
8. Makber
Abdülhak Hamit’in ilk eşinin ölümünün ardından yazdığı mersiye tarzındaki şiirin adı Makber’dir. Bu şarkının sözleri ise yine Abdülhak Hamit’in yazdığı bir oyundan alıntıdır. Abdülhak Hamit, ilk eşi verem hastalığına yakalanmıştır. Abdülhak, Fatma hanımın Bombay’da görevliyken hastalığının artması üzerine İstanbul’a dönmek üzere yola çıkar. Ancak eşi kurtulamaz ve Beyrut’ta ölür. Eşini orada toprağa veren şair çok üzülür. Altı ay boyunca bir evin bodrum katında yaşar. Altı ay sonra o kaldığı bodrum katından çıktığında Gülhane Parkı’na gidip insanlara “Makber” şiirini okur. Şiir dinleyenler dili tutulur, gözyaşlarına boğulur.
9. Gençliğe Veda
Eğlenceli bir melodilerin hiç bilinmeyen ardına saklanmış ya da gizlenmiş hüzünlü bestelerin mutlaka bir hikâyeleri vardır. Yıldırım Gürses bir akşam, geç saatlerde evinin dönüş yolundayken sokakta yaşamakta olan yaşlı bir adama denk gelir. Yaşlı adamın üstünde adamı ısıtacak bir giysisi bile yoktur. Yaşlı adam yaktığı ateş ile ısınmaya çalışmaktadır. Yıldırım Gürses, yaşlı adamın yüzündeki çizgileri görünce, gençliğin insanın elinden nasıl da hızlı kayıp gittiğinin fark eder. Zamanın asla geri gelmeyecek bir nimet olduğunu farkına varır. Daha sonra bu düşüncelerle bu dizeleri yazmaya başlar ve daha sonra da bestesini yapar.
10. Aylar Geçiyor Sen Bana Hâlâ Geleceksin
Atıfet Hanım, Taksim meydanında bulunan Panorama Gazinosu’na gider. Aynı gün Selahattin Pınar da tamburu ile Münir Nurettin Selçuk’a eşlik eder. Selahattin Pınar, Atıfet Hanım ile bir araya gelir. Birbirlerine bakarken göz göze gelir. Selahattin Pınar hayran olur ve yıldırım aşka tutulmuş gibi hemen o gün Atıfet Hanıma evlenme teklifi eder. Arkadaşlıklar ilerlemeye başlar, Selahattin Pınar 37 yaşında, Atıfet Hanım 19 yaşında olması sebebiyle, Atıfet Hanım’ın ailesi Selahattin ile evlenmesini istemez. Selahattin Pınar bunun üzerine, şair Burhan Bey’in şiirini besteleyerek Atıfet Hanım’a gönderir. Şarkıyı dinleyen Atıfet Hanım, bohçasını toplayıp Selahattin Pınar’a kaçar. Daha sonra evlenirler Selahattin Pınar ölene kadar yaşarlar.