Ruhlarındaki Derin Yaraları Kaldıramayıp İntihar Eden Edebiyatçılar

5 dk okuma süresi


Hayat ve insana dair detayları yazıya dökme işi, bir tasvir yeteneğinin yanı sıra çoğunlukla kopuşları, hayal kırıklıklarını ve karamsarlığı da beraberinde getirir. Yapılan bazı araştırmalara göre, intihar etme riski en yüksek meslek gruplarından biri ‘edebiyatçılar’a ait. Hayattan bir şekilde vazgeçme kararı alan, ruhlarındaki derin yaraları kaldıramayıp intihar eden edebiyatçılar ve yürek burkan kısa hikayelerini sizler için derledik. Bu dünyayı terk etmeyi seçen ve hayata tutunamayan bütün ruhlara selam olsun!

1. Metin Kaçan (1961-2013)

Ruhlarındaki Derin Yaraları Kaldıramayıp İntihar Eden Edebiyatçılar

Türk yazar ve senarist olan Metin Kaçan’ın yazarlık serüveni mizah dergilerinde başladı. 1995 yılında çıkardığı “Ağır Roman” ile Türk edebiyatında yer edindi. İcra ettiği sanatında, doğup büyüdüğü İstanbul’un arka sokaklarının kültürüne dair betimlemelerine yer verdi. 1996 yılında bir kadına tecavüz ve işkence etme suçlamaları yüzünden bir arkadaşıyla birlikte hüküm giydi. Cezaevinde kaldığı süre boyunca şişlendi ve kulağı kesildi. 6 Ocak 2013’te, içinde olduğu taksiyi Boğaziçi Köprüsü’nde durdurarak, köprüden atladı ve intihar etti. Bedeni 16 gün sonra Beylikdüzü sahilinde bulundu.

2. Virginia Woolf (1882-1941)

Ruhlarındaki Derin Yaraları Kaldıramayıp İntihar Eden Edebiyatçılar

Victoria Devri’nin tanınmış yazarlarından Sir Leslie Stephen’ın kızı Virginia Woolf 1882’de Londra’da dünyaya gözlerini açtı. İngiliz edebiyatının en önemli isimleri arasında yer alan Woolf, “bilinç akışı” tekniği olmak üzere, roman türüne yaptığı katkıların yanı sıra “eleştirmen” sıfatıyla da tanınıyor. II. Dünya Savaşı’nın yarattığı kasvet ve yazamamanın verdiği “üretkenlik yoksunluğu” sebebiyle bunalıma girdi. 28 Mart 1941 yılında, ceplerine taş doldurdu, Ouse Nehri’ne atladı ve intihar etti. Eşi Leonard Woolf’a da ruh halini betimleyen bir intihar mektubu bıraktı. Bu mektupta odaklanamadığını, sesler duymaya başladığını, çıldırmak üzere olduğunu; yapılacak en iyi şeyin intihar etmek olduğunu dile getirdi.

3. Sergei Yesenin (1895-1925)

Ruhlarındaki Derin Yaraları Kaldıramayıp İntihar Eden Edebiyatçılar

Vladimir Mayakovski’nin izinden giden Yesenin, 1917 Ekim Devrimi’nin ateşli savunucuları arasında yer alıyor. Ekim Devrimi ardından, rejime yönelik eleştirileri sebebiyle sansüre uğradı. Alkole olan bağımlılığı ve kadınlarla olan sorunlu ilişkileri, onun bir aylığına psikiyatri tedavisi görmesi için akıl hastanesinde yatmasına sebep oldu. Noel için hastaneden çıkarıldıktan sonra 27 Aralık 1925 tarihinde, Moskova’da bir otelde kendini astı ve intihar etti. İntihar etmesinden bir gün önce bileklerini kesip, kendi kanıyla Vladimir Mayakovski’ye bir veda şiiri yazdı. Bu şiirde bu dünyanın yaşamak için yeni bir yer olmadığından ve “elveda” temasından oluşuyor.

4. Vladimir Mayakovski (1893-1930)

Ruhlarındaki Derin Yaraları Kaldıramayıp İntihar Eden Edebiyatçılar

Rus Devrimi’nin sanat alanındaki yansıması olan “Futurizm Akımı”nın öncülerinden biri olarak görülen Mayakovski, yakın dostu Sergei Yesenin’in ölümünden 5 yıl sonra intihar etti. 1915-1917 yılları arasında Lili Brik ile büyük bir aşk yaşadı ve yıllarca etkisinde kaldı. Mayakovski’ye göre “Devrim benim devrimim ve gerçekleştiği zaman bütün hayallerim gerçek olacak.” düşüncesindeydi. Nazım Hikmet’in şiirlerinde Mayakovski’nin izlerine rastlayabiliriz. İnsanların devrim idealleri karşısında gördüğü inançsızlık ve umutsuz aşkları nedeniye 14 Nisan 1930 yılında Moskova’da silahla kendini vurarak intihar etti. Ardında ise Lili Brik’i ve ailesini SSCB hükümetine emanet ettiğini belirten bir not bıraktı.

5. Stefan Zweig (1881-1942)

Ruhlarındaki Derin Yaraları Kaldıramayıp İntihar Eden Edebiyatçılar

Akıllara kazınan ve unutulmayan biyografilerin yazarı olarak adından söz ettiren Stefan Zweig, savaş karşıtı ve hümanist düşünceleriyle de II. Dünya Savaşı öncesinde Avrupa’da adından sıkça söz ettirmişti. Yahudi kimliği ve düşünceleri sebebiyle 1930’lu yılların ikinci yarısından itibaren Nazi rejiminin hedeflerinden biri oldu. Virginia Woolf, Walter Benjamin gibi yazarların, II. Dünya Savaşı sırasında yarattığı umutsuzluk ve kaos dolu ortamdan etkilendi ve Avrupa’nın içine düştüğü durumdan büyük üzüntü duyarak 22 Şubat 1942 yılında, eşi Lotte ile birlikte Rio de Janeiro’da uyku hapı içerek intihar etti. Hitler düzenini kalıcı sanmasının verdiği umutsuzluğun yanı sıra kendi dünyasının da bir daha var olamayacağı düşüncesine kapıldı.

6. Walter Benjamin (1892-1940)

Ruhlarındaki Derin Yaraları Kaldıramayıp İntihar Eden Edebiyatçılar

Ruhlarındaki derin yaraları kaldıramayıp intihar eden edebiyatçılar arasında, 20. yüzyılın en önemli düşünce akımlarından biri olan ve Frankfurt Okulu’nun temsilcileri arasında yer alan Walter Benjamin de var. Benjamin, Marksist kültür anlayışı ve Yahudi kökenleri nedeniyle Stefan Zweig gibi Nazi rejiminin hedefi oldu. Naziler tarafından Paris’e sürgün edilmesinin ardından Almanlar Fransa’yı işgal ettikten sonra Portbou kentine kaçmıştır. Polis tarafından Gestapo’ya teslim edileceğini öğrenen Benjamin, aşırı derecede morfin alarak hayatına son verdi.

7. Ernest Hemingway (1899-1961)

Ruhlarındaki Derin Yaraları Kaldıramayıp İntihar Eden Edebiyatçılar

Amerikalı yazar Ernest Hemingway son derece farklı bir hayat sürdü. Sade üslubu sayesinde 20. Yüzyıl romancılığını büyük ölçüde etkiledi. Amerikan edebiyatının başyapıtlarından kabul edilen birçok eseri, Nobel ve Pulitzer Ödülü sahibi oldu. Hayatı boyunca depresyon, alkolizm ve paranoya ile boğuştu. 1950’li yılların son 6 ayında, alkolizmin etkisiyle fiziksel ve ruhsal sağlığı günden güne kötüleşti. Küba’da gerçekleşen yeni rejimde, Amerika mülklerini devletleştirmeye karar verdi. Bunun sonucunda Idaho’ya taşınan Hemingway’in sağlık durumu daha da kötüleşti. Bir gün Hemingway’in eşi onu elinde tüfekle buldu ve hastaneye kaldırıldı. Hastanede elektroşok tedavisi gören Hemingway, taburcu olduktan iki gün sonra kendini av tüfeği ile vurdu ve intihar etti.

8. Sylvia Plath (1932-1963)

Ruhlarındaki Derin Yaraları Kaldıramayıp İntihar Eden Edebiyatçılar

Amerikalı şair ve yazar Sylvia Plath, 31 yıl süren hayatı boyunca mental rahatsızlıklarla boğuştu ve çevresi tarafından umursamaz birisi olarak görüldü. Hayatı boyunca antidepresan kullandı ve ileri derece bipolar bozuklukla mücadele etti. 1950 yılında Smith Koleji’ndeki ikinci yılınca intihar girişiminde bulundu ve bu olayın sonucunda akıl hastanesine kaldırıldı. 1955 yılında bu okuldan iyi bir derece ile mezun oldu. 1963 yılında ise hayatına son verme kararı aldı. Odalarında uyuyan çocuklarının yanına kurabiye ve süt bırakan Plath, bu odanın içine gaz girmeyeceğinden emin olacak bir şekilde açık olan her yeri bantla kapattı. Kafasını fırının içine sokarak hayatına son verdi.

9. Nilgün Marmara (1958-1987)

Ruhlarındaki Derin Yaraları Kaldıramayıp İntihar Eden Edebiyatçılar

Balkan göçmeni bir ailenin iki kızından biridir. Eğitim hayatına İstanbul Üniversitesi’nde başlamış fakat siyasi nedenlerden ötürü sınava tekrar girerek Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünü kazandı. Okulunu bir önceki maddede sözünü ettiğimiz Plath’in intiharından etkilenerek “Sylvia Plath’in Şairliğinin İntiharı Bağlamında Analizi” tezi ile bitirdi. 1982 yılında arkadaşları sayesinde tanıştığı Kağan Önal ile evlendi ve Önal’ın işleri nedeniyle Libya’ya taşındılar. 13 Ekim 1987 yılında evinin balkonundan atladı. Bazı iddialara göre Marmara’nın intihar etmediği, öldürüldüğü; bu ölümde de eşinin ihmali olduğu söylenir.

10. Yukio Mişima (1925-1970)

Ruhlarındaki Derin Yaraları Kaldıramayıp İntihar Eden Edebiyatçılar

Mişima’nın çocukluğu büyükannesi Natsu’nun yanında geçti. Natsu, Mişima’yı yakın çevresinden uzak büyüttü, erkek çocuklarıyla oynamasına izin vermedi; sadece kız kuzenleri ve oyuncak bebeklerle oynamasına izin verdi. 12 yaşında ailesinin yanına dönen yazar, annesiyle olan ilişkisinin bir biyografisini yazdı ve kimi yazarlar tarafından da bu ilişki ensestliğe yakın olarak tasvir edildi. 25 Kasım 1970’te yanına öğrencilerini alarak bir askeri birliği işgal etti. Balkona çıkıp düşüncelerini özetleyen söylevini yaptıktan sonra Japon kültürüne ait olan geleneksel “seppuku” intihar yöntemiyle karnını yararak bağırsaklarını dışarıya döktü. Seremoniye katılan en yakın öğrencisi ise keskin bir bıçakla yazarın kafasını uçurdu. İntihar için pek hoş bir yöntem olmasa gerek.


Bu içeriğe ifadenle renk ver!

Beğen Beğen
2
Beğen
Mutlu Mutlu
2
Mutlu
Eğlenceli Eğlenceli
2
Eğlenceli
Üzgün Üzgün
1
Üzgün
Olamaz Olamaz
0
Olamaz
Kızgın Kızgın
0
Kızgın
Komik Komik
0
Komik
İlginç İlginç
0
İlginç

Yorum bırak