1. Anasayfa
  2. Kültür

Unutulmaya Yüz Tutmuş Eskilerin En Değerli Zanaatları


0

Geçmişten günümüze kadar çeşitli meslek dalları ortaya çıkmış ve gelişen teknoloji ile yeni çalışma alanları önem kazanmıştır. Bazı meslekler sürekliliğini korusa da geçmişte çok popüler olup kuşaktan kuşağa aktarılan bazı alanlar, günümüzde aynı ilgiyi görememiştir. Bu içeriğimizde eskilerin en değerli zanaatları arasında olup ustadan çırağa sevgi ve emekle aktarılan, pek çoğu incelik ve el emeği gerektiren ancak unutulmaya yüz tutmuş birbirinden önemli mesleklerden bazılarını sizler için sıraladık. Keyifli okumalar!

1. Bakırcılık

Unutulmaya Yüz Tutmuş Eskilerin En Değerli Zanaatları

Anadolu sanatında önemli bir yeri olan bakır, işlenmeye elverişli bir madendir. Günlük kullanımda tencereler, kazanlar, kahve takımları, takılar, miğferler, kapılarda ve kapı süslemelerinde yer almıştır. Bakırcılık, Osmanlı ve Anadolu’da bakır yataklarının işletilmesi sonucunda en iyi dönemini yaşamıştır. Fakat günümüzde hayat tarzının hızla değişmesi ile alüminyum, plastik gibi ucuz alternatif malzemelerinin ortaya çıkmasıyla bu durum bakırcılığa olan ihtiyacı azaltmıştır. Şimdilerde bakır ile paşa mangalları, sürahiler ve tepsiler çeşitli eşyalar motiflerle süslenerek satılmaktadır. Aynı zamanda turistik açıdan oldukça önem kazanmıştır.

2. Çömlekçilik

Unutulmaya Yüz Tutmuş Eskilerin En Değerli Zanaatları

Çömlek, killi toprağın çamur haline getirilip şekillendirilmesiyle oluşan eşyalardır. Bu şekillendirme elle ya da çömlekçi çarkında çevrilerek oluşturulmaktadır. Çömlekten testi, vazo, küp ve saksı gibi eşyalar yapılmıştır. Çömlek yapımı Anadolu ve Kuzey Mezopotamya’da yaklaşık 8200 yıl önce ortaya çıkmış ve kısa bir sürede dünyaya yayılmıştır. Anadolu’da ilk çarklı çömlekçiliğe ait bulgulara günümüzden yaklaşık 5 bin yıl önce Kayseri’de rastlanmaktadır. Çömlekler, her türlü yiyecek ve içeceği saklamak için kullanılmış fakat günümüzde unutulmaya yüz tutmuş meslekler arasındadır. Bunun nedeni ise buzdolabı ve plastik kapların çoğalıp ucuzlaşması ile çömleğe olan ihtiyaç azalmıştır. Şuan çoğu çömlek ustası hayatta kalmak için hediyelik eşya yapımına başlamış fakat pek başarılı olamamıştır.

3. Yemenicilik

Unutulmaya Yüz Tutmuş Eskilerin En Değerli Zanaatları

Yemeni, üstü deri, altı kösele olan hafif ve topuksuz bir ayakkabı çeşididir. Yemeni yaparken alt tabanında manda ve sığır, yüz kısmında keçi, iç astarda koyun, iç tabanda sığır veya keçi, kenarında ise oğlak derisi kullanılmaktadır. İpliğinin çürümemesi ve yemeninin su almaması için mumlanmış pamuk ipliği kullanılır. Yemeni ilk defa Yemen’de Yemen-i Ekber isimli biri tarafından yapıldığı için bu adı almış ve buradan Halep’e oradan Türkiye’nin birçok iline yayılmıştır. Yemenilerin yaygın olarak kullanıldığı dönemlerde ekonomik ve kültürel öneminden dolayı bazı illerde yemenici çarşıları kurulmuş ve sokaklara adı verilmiştir. Eskilerin en değerli zanaatları arasında yer alan ve Anadolu’nun hemen her bölgesinde üretilen Yemenicilik, endüstriyel ayakkabı imalatı karşısında tutunamamış ve unutulmaya yüz tutmuştur.

4. Saraçlık

Unutulmaya Yüz Tutmuş Eskilerin En Değerli Zanaatları

Kalın ve ince deri ile hayvan koşum takımları, kemer, silah kılıfı, mermi kılıfı, çanta gibi avcı gereçlerinin yapıldığı mesleğe Saraçlık, bu zanaatla uğraşanlara da Saraç denilmektedir. Saraçlar biz, çekiç, pergel, makas, iğne, pense gibi aletler ile eğer, at boncuğu, yular, kılıf, deri önlük, kemerlik, hasır işleme, cüzdan, heybe, kabza ve benzeri ürünleri geleneksel şekillerde yapmaktadır. Eskilerin yük ve insan taşımacılığını atlar ile yaptığı zamanların en değerli zanaatları arasında yer alan Saraçlık, sosyal ve ekonomik değişim sonucunda unutulmaya yüz tutmuş mesleklerdendir. Günümüzde Saraçlar, nostaljik olarak kullanılan faytonlara koşum takımları, deri çantalar gibi daha sınırlı sayıda üretim yapmaktadır.

5. Oymacılık

Unutulmaya Yüz Tutmuş Eskilerin En Değerli Zanaatları

Maden, taş, ağaç ve benzeri maddelerin yüzeyleri özel araç gereçlerle oyularak veya delinerek önceden belirlenen şekil, motif ve cisimleri işleyerek şekil yapmaya oyma, bu işle uğraşana oymacı, yapılan sanata da oymacılık denmektedir. Tarihi çok eski zamanlara dayanan ve Anadolu Selçuklu Dönemi’nde ortaya çıkan oymacılık, en değerli sanat dalıdır. Geçmişten günümüze kadar cami, medrese, saray, duvarlar ve cam kenarları bu sanat dalı ile süslenmiştir. Eskilerin mimari ve şehircilik alanında sıkça uyguladığı en değerli zanaatları oymacılık, günümüzde yetişen iyi ustalar olmayıp meslek öğretecek kişi bulma sıkıntısından unutulmaya yüz tutmuş mesleklerden biri haline gelmiştir.

6. Nakkaşlık

Unutulmaya Yüz Tutmuş Eskilerin En Değerli Zanaatları

Eskilerin en değerli zanaatları arasında yer alan Nakkaşlık, teknolojinin gelişmesiyle birlikte fotoğrafçılıktaki ve baskı şekillerindeki ilerleme sonucu değerini kaybetmiş ve günümüzde unutulmaya yüz tutmuş meslekler arasındadır. Nakkaşlar, kitaplara renkli resimler ve minyatürler çizen sanatkarlardır. Nakkaşlar, eserlerini kitaplar haricinde sarayların, konakların ve bazı evlerin çeşitli yerlerine de resmetmişlerdir. Örneğin Topkapı Sarayı’nın bazı bölümlerinde ve duvarlarında yer alan resimler gösterilebilir. Bu sanatkarlar bir resmi, motifi, deseni veya yazıyı kalem ya da kesici aletlerle kağıtlar veya materyallerin üzerine çizerlerdi. Teknik özellikleri zor olan bu zanaat günümüzde dekoratif eşyaların süslenmesinde kullanılmaktadır.

7. Urgancılık

Unutulmaya Yüz Tutmuş Eskilerin En Değerli Zanaatları

Ham maddesi keten, kenevir, pamuk gibi dokuma maddelerinden yapılan ince halatlara urgan, bu işle uğraşanlara da urgancı denilmektedir. Urgancılıkta, çok çeşitli ham maddelerden yararlanılır: doğal lifler (pamuk, sisal, hindistan cevizi lifi) ya da gün geçtikçe kullanımı artan sentetik lifler (polyesterler). Ayrıca karma yapılı halatlar için çelik teller de kullanılmaktadır. Antik Çağ’a kadar uzanan eskilerin en değerli zanaatları arasında olan el urgancılığı, sanayileşmiş ülkelerde unutulmaya yüz tutmuş bir meslektir. Urgancılık ile yapılan eşyalar saman ve kuru otları demetlemede kullanılan sicimler, kamçılar, balya ipleri, inşaat halatları, sapanlar, kandilisa halatları, palamarlar ve karma yapılı halatları kapsamaktadır. Günümüzde bu ürünler artık fabrikalarda yapılmaktadır.

8. Hasırcılık

Unutulmaya Yüz Tutmuş Eskilerin En Değerli Zanaatları

Hasırcılık, bataklıklarda yetişen saz gövdeleri ve kurumuş bitki sapları ile örülen bir yaygıdır. Genellikle taban döşemesi, duvar ve tavan kaplaması olarak kullanılmıştır. Eskilerin döşeklerin altına serdikleri hasır, döşeğin yere değip kirlenmesini önlemiş ve üstüne serilen yatağın yumuşak olmasını sağlamıştır. Bunun yanı sıra yazın serin, kışın ise sıcak tutmuştur. Bu kullanım alanlarıyla Osmanlı’nın en değerli zanaatları arasında yer alan Hasırcılık, günümüzde zaman ve teknolojiye yenik düşerek unutulmaya yüz tutmuş bir meslek olup kırsal kesimlerde belirli oranda devam etmektedir. Hasır dokumacılığıyla ilgili seri üretim yapan tezgahlar kurulmuş ve burada üretilen hasırlar el yapımı olanlara göre daha dayanıklı ve uzun yıllar eskimeden kullanılabilmektedir.

9. Dokumacılık

Unutulmaya Yüz Tutmuş Eskilerin En Değerli Zanaatları

Dokuma, eğirme veya başka yollarla iplik haline dönüştürülüp farklı şekillerde tutturularak bir bütün haline getirilen her cins kumaş, örgü, döşemelik, halı, kilim, zili, cicim ve keçedir. Dokumaların yapımında yün, tiftik, pamuk, kıl ve ipekten faydalanılmaktadır. Dokumacılık sanatı ilk kez Orta Asya Türkleri’nin yaşadıkları bölgede ortaya çıkmıştır. Türklerin oluşturmuş olduğu kendine özgü motifler, renkler ve desenler ile nadide eserler bırakmışlardır. Eskilerin en değerli zanaatları arasında olan dokumacılık, sanayinin artması ile verilen değeri azaltmış hatta neredeyse unutulmaya yüz tutmuş meslek haline gelmiştir. Fakat dokumacılık sanatına gönül vermiş ya da ilgi duyan kişilerce bu sanat hala yaşatılmakta ve alıcı bulabilmektedir.

10. Hakkaklık

Unutulmaya Yüz Tutmuş Eskilerin En Değerli Zanaatları

Tahta, maden veya yakut, zümrüt, akik gibi değerli taşlar üzerine çelik kalemle oyma yapıp, yazı yazan sanatkara hakkak denirdi. Taş ustaları olarak bahsedilen hakkaklar, taşı dantel gibi işler; bir sanat eseri ortaya çıkarırdı. Geçmişte mühür hakkaklığı yapmak isteyenler itibarlı ve güvenilir kişilerin vekalet ve tavsiyeleriyle mesleğe alınırlardı. Çünkü yapılacak herhangi bir yanlışlık devleti, kurum ve kuruluşları zor durumda bırakabilirdi. Matbaacılığın başlangıcında ise bu hakkakların yöntemi kullanılarak yazı kalıpları hazırlanmıştır. Böyle kıymetli bir meslek olan hakkaklık, Osmanlı Devleti’nin en değerli zanaatları içinde yer almış fakat günümüzde ilerleyen teknolojinin getirdiği damga mühürler ve imza kaşelerinin oluşmasıyla önceki ilgiyi görememiş ve unutulmaya yüz tutmuş meslekler arasında yer almıştır.

  • 0
    alk_lad_m
    Alkışladım
  • 0
    be_endim
    Beğendim
  • 0
    e_lendim
    Eğlendim
  • 0
    destekledim
    Destekledim